![]() |
Jet Akımları: Oluşumu, Etkileri ve Havacılıktaki Kritik Rolü |
Jet Akımları Nedir?
Jet akımları, hem kuzey hem de güney yarımkürelerde, batıdan
doğuya doğru tüm dünyayı saran, nispeten dar bir koridorda ortaya çıkan, güçlü
hava akımlarıdır. Jet akımları, hava durumu ve iklim dinamiklerinde kritik roller
oynarken, ayrıca havacılık sektörü için de ekonomik ve operasyonel etkilere
sahiptir. Teknik olarak ortaya çıkmalarının temelinde ekvatordaki ısınarak
yükselen sıcak hava kütleleriyle, kutuplardaki soğuk ve daha yoğun hava
kütlelerinin karşılaşması etkili olur. Özellikle ılıman enlemlerde jet
akımları, cephe bölgelerinin ve hava kütlelerinin hareketini yönlendirir, böylece yüzey hava durumunu etkiler ve orta enlem
bölgelerinde yaygın olan batılı rüzgarlara katkıda bulunur.
Jet akımları binlerce mil uzunluğunda, yüzlerce mil
genişliğinde ve birkaç bin fit derinliğinde olabilir. Jet akımı olarak
nitelendirmek için minimum rüzgâr hız sınırı 60 knot'tır. Tipik jet akımı hızı
saatte 100 knot) civarındadır. Ancak kış aylarında, kutuplar ve Ekvator
arasındaki sıcaklık farkının en üst seviyeye çıkmasıyla rüzgar hızları daha da
artabilir. Bu dönemlerde, Kuzey Amerika ve Avrupa üzerinde 200 knot'a (370
km/s) ulaşabilir. Hatta Japonya ve Güneydoğu Asya üzerinde 250-300 knot
(460-550 km/s) gibi olağanüstü hızlar da kaydedilmiştir.
İki ana jet akımı türü vardır: Subtropikal Jet Akımları
(yaklaşık 30 derece enlemlerde) ve Polar Jet Akımları (orta enlemlerde). Her
ikisi de ağırlıklı olarak dünyanın kendi eksinindeki hareketinden momentum
kazanarak batıdan doğuya doğru eser.
Jet Akımlarının Oluşumu
Jet akımlarının varlığı, 18. yüzyılda George Hadley
tarafından tropik alize rüzgarlarının ortaya çıkış dinamikleri üzerine yaptığı
tartışmada teorize edilmiştir. Hadley, Dünya'nın dönüşünü ve güneş ısısının
eşit olmayan dağılımını, alize rüzgarlarını açıklamak için gereken iki temel
unsur olarak doğru bir şekilde tanımlamıştır. Jet akımları kavramsal olarak 1920'lerde
Japon meteorolog Wasuke Oishi tarafından keşfedilmiştir [1]. Oishi, Fuji Dağı
yakınlarından bıraktığı meteoroloji balonlarının hareketlerini takip ederek,
daha sonra "jet akımı" olarak adlandırılacak olan bu olguyu tespit
etmiş, ancak bulguları İkinci Dünya Savaşı'na kadar uluslararası alanda pek
bilinmemiştir.
![]() |
Jet akımlarının oluşumundaki temel süreçler diyagramda gösterilmektedir. |
Jet akımları, uçuş emniyeti ve verimliliği açısından
havacılık özelinde kritik öneme sahiptir:
1.Yer Hızı ve Uçuş Süresi:
Uçaklar, batıdan doğuya doğru uçarken yer hızını artırmak ve
uçuş süresini kısaltmak için jet akımını kullanmaya çalışır. Jet akımları bu
senaryoda çok güçlü bir “tail wind” kuyruk rüzgârı bileşenine dönüştüğü için
uçuş süresi ciddi bir biçimde kısalabilir.
Doğudan batıya doğru uçan uçaklar ise jet akımından
kaçınmayı veya “head wind” karşı rüzgarlardan kaynaklanan olumsuz etkiyi
azaltmayı planlar.
Bu durum, aynı mesafeyi kat etmesine rağmen doğuya doğru
uçan bir uçağın batıya doğru uçan bir uçağa göre daha kısa sürede
destinasyonuna varabilmesinin ana nedenidir. Ayrıca batıdan doğuya uçuşta jet
akımlarından istifade edildiği için daha az yakıt tüketilmektedir. Doğudan
batıya uçuşta ise karşı rüzgârdan ötürü hem uçuş süresi hem de yakıt sarfiyatı
artmaktadır. Bu durum aynı rotada uçuş özelinde bile doğudan batıya dönüş
bacağının daha maliyetli olmasına, tabi olarak da bilet fiyatının diğer uçuş
bacağına göre daha pahalı olmasına yol açabilir.
2.Açık Hava Türbülansı (CAT) [2]:
CAT, bulutlar ve fırtınaların olmadığı, ya da onlarla
ilişkilendirilen termal hava akımlarının bulunmadığı, bundan ötürü de buz ya da
su partikülleri ihtiva etmeyen, hava araçları açısından tespiti güç bir
türbülans çeşididir. Uçuşun seyir safhasının yaklaşık %3’lük kısmında hafif ya
da daha şiddetli olarak sınıflandırılan CAT ile karşılaşılabilir [3]. CAT genel
itibariyle yüksek irtifalarda gözlemlenen, jet akımları içeren hava
koridorlarının periferinde yer alan stabil olmayan “windshear” aktiviteleri ile
ilişkilendirilir.
Günümüz ticari hava taşımacılığı uçaklarında yer alan hava
radarları, teknik olarak su ya da buz partikülleri içeren hava kütlelerini
efektif olarak sınıflandırabilirken, açık hava türbülansı bahsi geçen
bileşenleri içermediği için tespiti zor bir meteorolojik fenomen olarak
karşımıza çıkmaktadır. Dağ dalgalarının da içerisinde bulunduğu mekanik
türbülans türevi etkiler, ısınan havanın yükselmesi ile oluşan konveksiyon
kaynaklı hava akımları ve jet akımlarının çevresinde sıklıkla rastlanan
windshear bölgeleri, uçuş emniyetini sekteye uğratmalarının yanı sıra yol
açabilecekleri ekonomik zararlar açısından da yakından irdelenmesi gereken, CAT
oluşum senaryolarına işaret etmektedir.
Genellikle on bin feet irtifa üzerinde pilotlar tarafından
kemer ikaz uyarısının kaldırılması sonrasında, öngörülemeyen bir şekilde ortaya
çıkan CAT (Açık hava türbülansı) senaryolarında, kabin içerisinde hareket
halinde olan yolcular ve kabin görevlileri türbülansa hazırlıksız
yakalanabilmekte, ciddi yaralanmalar meydana gelebilmektedir. Elverişsiz hava
koşullarıyla ilintili kaza ve yaralanmaların %65’i türbülanstan
kaynaklanmaktayken, %24’ünden tek başına CAT sorumlu tutulmaktadır [4]. Ayrıca ABD'deki
havayolu şirketleri için türbülansın yıllık maliyetinin, yolcu ve mürettebat
yaralanmaları, yapısal hasar denetimleri ve uçuş gecikmeleri nedeniyle 500
milyon dolara kadar çıktığı tahmin edilmektedir.
CAT nasıl tespit edilebilir?
CAT tespit edebilmek için kullanılan yöntemlerden biri LIDAR
(Light Detection and Ranging) olup pilotlara öngörü sağlayarak o bölgeden
kaçınarak rota planlamalarını kolaylaştırabilir. Bu sayede pilotlar da emniyet
kemer ikazını erkenden devreye alarak, yolcuların ve kabin görevlilerinin
koltuklarına dönmelerini hızlandırabilir. Ancak LIDAR teknolojisinin yüksek
maliyetleri de beraberinde getirmesi potansiyel faydalarının önüne geçmektedir [5].
Bu durumda bel bağlanan bir diğer teknoloji ise özellikle konveksiyon
sonrasında oluşabilecek ısı değişimlerinin yerçekimi dalgalarıyla olan
ilişkilerini yüksek çözünürlüklerde görüntüleyerek, potansiyel türbülans
bölgelerini etkin bir şekilde tespit edebilen uydu tabanlı (GOES-16 uydusu
gibi) sistemlerdir [6].
Sonuç
Jet akımları, modern havacılık için hem fırsat hem de risk
oluşturan karmaşık atmosferik fenomenlerdir. Doğru bir şekilde istifade
edildiğinde önemli yakıt tasarrufu ve zaman kazancı sağlarken, açık hava
türbülansı gibi güvenlik riskleri de barındırır. Teknolojik gelişmeler ve iklim
değişikliğinin etkilerini dikkate alarak, havacılık sektörünün jet akımları
gibi meteorolojik fenomenlerle daha etkin ve güvenli bir şekilde başa çıkması
gerekmektedir.
Kaynaklar:
[1] Lewis, J. M. (2003). Oishi's Observation: A Kitemeteorological Observation in the Early Days of Upper-Air Observation in Japan. Bulletin of the American Meteorological Society.:[2] Varlık F., Türbülans Kavramı ve Küresel İklim Değişikliği ile İlişkisi, Ağustos 2024.[3] Watkins, C.D., Browning, K.A.: The detection of clear air turbulence by radar. Phys. Technol. 4,28–61 (1973).[4] Kim, J.-H., & Chun, H.-Y. (2011). Statistics and possible sources of aviation turbulence over South Korea. Journal of Applied Meteorology andClimatology, 50(2), 311–324.[5]Kauffmann, P. (2002). The business case for turbulence sensing systems in the US air transport sector. Journal of Air Transport Management, 8(2), 99–107.[6] Wimmers, A., Griffin, S. M., Bachmeier, A. S., Gerth, J., & Lindstrom, S. (2018). Resolving gravity waves with Himawari-8 and GOES-16 imagery at the new limit of resolution and the application to aircraft-scale turbulence. In: Sixth aviation, range, and aerospace meteorology special symposium, Austin, TX: American Meteorological Society. (alert-passed)
Lütfen ofansif bir dil kullanmadığınızdan, yapıcı öneriler ve eleştirilerde bulunduğunuzdan emin olun. Yorumlar denetlendikten sonra uygun bulunursa yayımlanmaktadır. Anlayışınız için teşekkürler.